Bazen hayatta küçük görünen şeyler, kalbimizde büyük izler bırakır. Bir fincan acı kahve gibi… Sade, gösterişsiz ama anlamı derin. İçerken belki yüzümüzü buruştururuz, ama biter bitmez damağımızda bıraktığı tat, zihnimizde sakladığı anılarla birlikte yıllarca bizimle kalır.

Bir dostun elinden içilen kahve, sadece bir içecek değil, kalpten kalbe uzanan bir köprüdür. O kahveyle birlikte dökülen dertler, paylaşılan mutluluklar, gözlerde parlayan umutlar belki de hayat boyu unutulmaz. Çünkü kahvenin hatırı, aslında samimiyetin, vefanın ve dostluğun hatırıdır.

Bazen yıllar geçer, yollar ayrılır ama bir zamanlar içilen o acı kahvenin kokusu, hatıraların arasından sıyrılıp kalbimize dokunur. Belki eski bir dosttan gelen beklenmedik bir mesaj, belki bir sokaktan geçerken burnumuza çalınan kahve kokusu… Ve bir anda gözümüzün önüne gelir eski günler. İşte o zaman anlarız ki, bir fincan kahvenin hatırı, sadece kırk yıl değil, bir ömür boyu sürebilir.

O yüzden birine kahve ikram ederken sadece bir fincan sunmayız aslında; içten bir dostluk, samimi bir bağ ve yıllar sonra bile hatırlanacak bir anı sunarız. Çünkü acı kahvenin hatrı, onu içen yürekte saklıdır.