Nerede o eski akrabalıklar, dostluklar, komşuluklar... Hele o Durdu teyzemin enfes makarnalarını hatırlıyorum da... Bir gün, bir tabak makarnayı bana getirirken yere dökmüş, kendisi de o esnada düşmüş, bacakları yaralanmıştı. O halde boş tabakla gelip “Makarnayı döktüm” diye üzülmesini asla unutamıyorum. Bacağının yaralanmasına üzülmüyor, bana makarna getiremediğine üzülüyordu.

Durdu teyzem nasıl unutulur ki? Hele gecenin bir yarısı enfes gözlemelerini yapıp bize yedirmesi... Çok güzel bir anıydı. Eskiden çıkar, menfaat ilişkileri yoktu. Sevgiler gerçekten sevmekti; sabaha kadar değil, mezara kadardı.

Şimdi ise her şey yalan, her şey sanal olmuş. İnsanlar bile birbirinden kaçar olmuş. Kimse kimsenin kapısını açmaz olmuş. Nereye gidiyoruz böyle? Ne oldu bizlere? Menfaatler ön planda, sevgi ve saygı yok.

Size bir olay anlatayım, dostlarım... Otuz yıllık bir arkadaşım vardı. Derdim ki: “Biz ölünceye kadar dost kalacağız.” Ama işin aslı öyle değilmiş. Arkadaşımın menfaatine ters düştüm diye, can ciğer kuzu sarması arkadaşını bir kalemde silip attı. Hani ben bir taneydim? Hani eşi benzeri bulunmaz biriydim?

Araya çıkar, menfaat ilişkisi girince siliniyorsun işte... Bu devirdeki hayat bu! Paran varsa, şöhretin varsa, sen mükemmel bir insansın. Nasrettin Hoca’nın dediği gibi: “Ye kürküm ye!” misali...