Gülcan, küçücük bir köy evinde doğmuştu. Babasını hiç tanımadı, annesi ise onu büyütebilmek için yıllarca tarlalarda çalıştı. Çocukken ayakkabıları hep eskiydi ama o, hayalleriyle yürüyordu. Öğretmeni, “Çok zekisin, oku!” dediğinde gözleri parlamıştı.

Ama hayat ona hep zor yollar çizdi. Annesi hastalandı, Gülcan okumak yerine çalışmak zorunda kaldı. Yıllar geçti, hayallerini bir kenara bırakıp ekmeğin peşine düştü. Yine de içinde bir umut taşıdı; belki bir gün...

Bir gün, yağmurlu bir sabah, eski defterlerini karıştırırken çocukluk hayallerine rastladı. İçinde hâlâ küçük Gülcan vardı. O an anladı ki umut, en zor zamanlarda bile insanın içinden sökülüp atılamazdı.

Ve Gülcan, bir kez daha hayallerine yürümeye karar verdi…