Bir kadın, dünyaya gözlerini açtığında sevgiyle sarılmayı bekler. Masumiyetle büyür, hayaller kurar, kalbinde umudu taşır. Ama hayat bazen ona acımasız bir oyun oynar; hiç beklemediği anda, hiç hak etmediği yaralar bırakır.

O kadın, sevmeyi öğrenir ama sevdikçe sınanır. En çok inandığı insanlar tarafından hayal kırıklığına uğratılır. Yeri gelir, gözyaşlarını içine akıtır, kimse görmesin diye gülümsemeyi öğrenir. Çünkü güçlü olması gerektiğini fısıldar dünya ona. “Sen kadınsın, dimdik durmalısın” derler ama kimse onun içinde kopan fırtınaları bilmez.

Hayat onu bazen yalnız bırakır. Umutla çıktığı yollar taşlarla döşenir, sevdiği eller birer birer kayıp gider. En çok güvendiği omuz, en derin yarayı açar bazen. Ama o yine de ayağa kalkar. Çünkü o, pes etmeyi bilmez. Kalbi paramparça olsa da, her sabah yeniden doğar.

Ve bir gün, aynaya baktığında anlar. O acımasız oyunlara rağmen, hâlâ sevme gücü vardır içinde. Hâlâ hayal kurabiliyor, hâlâ kalbinde küçücük de olsa bir umut taşıyordur. Çünkü gerçek güç budur: Kırılmış olsa bile, yeniden ışıldayabilmek.

Hayat ne kadar acımasız olursa olsun, kadın pes etmez. Çünkü o, düşse bile küllerinden doğmayı bilen bir anka kuşudur.