Bazı yaralar gözle görülmez, ama en derinden hissedilir. Gözlerini kapattığında bile zihnine kazınan bir gülüş, kulağında yankılanan bir ses, dokunduğun her şeyde onun izini arayan ellerin… Aşkın, en güzel yerinde paramparça olmak böyle bir şey.
O gittikten sonra dünya dönmeye devam etti, ama benim içimde zaman durdu. Sabahlar, içinde güneş olmayan gri bulutlarla geliyor. Şarkılar, önceden mutlu eden melodileriyle şimdi içimi parçalıyor. Adını her duyduğumda kalbimde bir sızı beliriyor; sanki iyileşmesi imkânsız bir yara gibi.
Ne kadar güçlü görünmeye çalışsam da bazı geceler kayboluyorum. Yastığa başımı koyduğumda içimde büyüyen sessizlik çığlıklara dönüşüyor. İnsan nasıl unutur? Sevdiği birini unutabilir mi? Yoksa zamanla sadece acıyı kabullenip onunla yaşamayı mı öğrenir?
Biliyorum, geçecek. Bir gün, bir sabah uyanacağım ve içimdeki bu boşluk daha az hissedilecek. Belki bir gün gülüşüne denk geldiğimde gözlerim dolmayacak. Ama bugün değil… Bugün hâlâ içimde onun adıyla yankılanan bir fırtına var.
Ve ben, bu fırtınanın tam ortasında, onu sevmenin ve kaybetmenin ağırlığını taşımaya devam ediyorum.