Bir kadın kalbi kırıldığında, sessiz bir fırtına kopar içinde. Kimse görmez, ama onun içinde binlerce yıldırım çakar. Gözyaşları, nehirler kadar güçlü akar; sessizdir ama bir o kadar da yıkıcı. Sevdiği insana sunduğu güven, bir daha asla eski haline dönmeyecek kadar parçalanmıştır.

Kırık bir kadın kalbi, bir zamanlar sevgiyle atan bir yuvadır. O kalp, sevdiği için verdiği mücadelelerin, vazgeçmediği hayallerin, kendinden ödün verdiği anların hatırasını taşır. Ama her şey sona erdiğinde, o sevgi, kalbinin derinliklerine bir hançer gibi saplanır.

Yine de, bir kadın kalbi kırılınca ölmez. Zamanla, çatlaklarına ışık dolmaya başlar. Kendi gücünü keşfeder, her bir kırık parçayı elleriyle yeniden şekillendirir. Ve bir gün, o kırık kalp, daha güçlü, daha bilge, daha sağlam bir şekilde atmaya başlar. Çünkü kadınların kalbinde bir sonsuzluk vardır; sevdiklerinde bir okyanus, acılarında ise bir dağ gibi direnç saklıdır.

Kırık kalp, kadın için bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Belki daha az güvenle, ama daha çok bilgelikle ve sevgiyle dolu bir yolculuğa çıkar. Ve işte o zaman, kalbinin kırık yerlerinden gelen ışığın onu aydınlattığını fark eder.