Telefon ekranına bakıyordu. Ellerinde tuttuğu cihaz artık ona hiçbir şey ifade etmiyordu, çünkü aradığı numara onu çoktan engellemişti. Kaçıncı kez denediğini bile hatırlamıyordu. Her defasında soğuk bir sessizlikle karşılaşmak, onun kalbindeki boşluğu daha da derinleştiriyordu.
Bir zamanlar aynı telefon, ona en güzel sözleri fısıldardı. "Seni seviyorum" yazan mesajlar, geceleri uyumadan önce edilen tatlı sohbetler, özlemle beklenen aramalar… Ama şimdi, her şey sona ermişti. O, artık erişemediği bir dünyada, sevdiği adamın kalbinde silinmiş bir anıydı.
Gözleri doldu, boğazına düğümlenen hıçkırıkları bastırmaya çalıştı. Ne olmuştu da bu hale gelmişlerdi? Oysa her şey ne kadar güzel başlamıştı. Gülüşleri birbirine karışırken, yolları hiç ayrılmayacakmış gibi yürümüşlerdi. Şimdi ise onun varlığı bir yük olmuş, adı bile gereksiz bulunmuştu. Engellenmek… Bir insanın, bir başka insanın hayatından tamamen silindiğini hissetmesi ne acıydı.
Son bir umutla yine numarasını çevirdi. Ama cevapsız kalan çağrılar, hiç gelmeyecek mesajlar gibi, bir sevdanın tükenişini haykırıyordu. Derin bir nefes aldı. Belki de artık anlamalıydı; bazı hikâyeler mutlu sonla bitmezdi.
Telefonu yavaşça masaya bıraktı. Gözyaşları yanaklarını ıslatırken, içinden geçen tek bir cümle vardı:
"Bir insanı kalbinden engelleyemiyorsan, telefonundan engellemen neye yarar?"