Yeniden küllerinden doğan kadının hikayesidir bu. Anlatacaklarım sizin de yaşanmışlıklarınızın hikayesi olacak.
Belki de kendinizi göreceksiniz yazdıklarımla. Hayatım hep mücadele etmekle geçti, hiçbir destek almadan hayatta tek kalma, dimdik ayakta durabilme savaşı...

Güzel bir çocukluğum geçti. Rahmetli babam arkamda dağımdı o zamanlar. Biricik kızıydım babamın.
Bir de kardeşim vardı, içinde her zaman kıskançlık tohumları olan bir kardeş. Zaten o kardeşin yaptığı evlilik nedeniyle benim hayatım zindana döndü.
Bir an, ailemizin içine atılan bir zehir oldu zaten. Onun akıbetinde yaşanan kabus dolu günler...
Çok acılar çektim.

Sonra ben evlendim. Bir tanıştırmayla başladı hikayemiz. Eşime aşık olmuştum.
Hayatımda ilk kez o benim her şeyimdi, dünyamdı. Ta ki o kanser hastalığına yakalanıncaya kadar...
Tedaviler, tedaviler... Ama ne yaptıysak olmadı, kurtaramadık. Eşimi kaybettiğim gün dünyam yıkılmıştı.
Çünkü gerçek sevgiydi, gerçek aşkı ben onda bulmuştum.

Rahmetli babamı kaybettim. Rahmetli babamı kaybettiğimde diyordum ki: “Arkamda dağ gibi eşim var.”
O dönemde eşim de bana çok destek olmuştu. Sonrasında rahmetli eşimi kaybedince dünyam karardı.
Çünkü arkamda iki dağım yıkılmıştı. Hayat bu işte... Çok sevmenin ağır bedeli...

Yalnızlık zor ama dimdik ayakta durmak zorundayım. Rahmetli eşimi kaybettim. Hiç kimse destek olmadı.
“Sen de babanı ve eşini kaybettin, nasıl bir yol izleyeceksin?” demediler. Ama öğrendiğim tek şey oldu:
Bu dünyaya tekrar gelmeyeceğiz. Zaten yalnız göçüp gideceğiz bu dünyadan.

Onun için yeniden küllerimden doğmalıyım. Birçok kadınımızın da başına gelmiştir bu durumlar.
Onlar da küllerinden doğmuşlardır. Neden olmasın? Biz kadınlar, hayatta tek kalsak da nasıl mücadele edileceğini biliriz.

Yeniden başlıyorum hayata! Deli rüzgarlar savursa da, yangınlar çıkıp depremler olsa da,
yılmadan usanmadan başlıyorum. Artık anlatmaya, hayatı yeniden yazmaya...